Nerede o eski “90’ların fenomen ressamı Bob Ross”…

Bob Ross eline fırçasını almasıyla birlikte televizyonun önüne adeta yapışırdım. Çeşit çeşit, renk renk boyaları ve fırçalarıyla başladığı resmi, önce fütursuzca karalar sonra da sihirli dokunuşlarıyla muhteşem manzara resimlerine dönüştürürdü. “Gülen ağaçlar, hüzünlü dereler, neşeli çalılar” tabirleriyle yaptığı resimleri masallaştırarak izleyiciyi ekrana kitlemeyi başarırdı. Resimleri hikayelerle birleştiren ve yarım saat içerisinde şaheserler yaratan Bob Amca […]

Nerede o eski “telefonlar”…

Kırmızı telefon bir klasiktir, telefonun Mustang’idir. Ne yazıktır ki bu tombul alet sadece Türkiye’de üzerine örtülen dantel örtü ile bütünleşme bahtsızlığına uğramıştır. Bizim evdeki kırmızı telefon evin en işlek noktasına yerleştirilmişti. Telefonla konuşma mahremiyeti denilen kavramı bu yüzden o yaşlarda ben hiç bilemedim. Ailemin duymamasını istediğim arkadaş dedikoduları için şifreli kelimeler geliştirmiştim. Lugatıma giren o […]

Nerede o eski “sepetler”…

Sabahları kapı çalar, apartman görevlisinin kolunda bir sepet, içinde çıtır ekmekler. Öyle baston ekmek falan değil, tombul tombul somun ekmekler. Naylon hiçbir şey yok, gazeteler de sepette. Akşam yemeği sonrası, yatma vaktine yakın, süt bitmiş. Ben mutluyum, bu gece SÜT içmeyeceğim. Ama her derde çare sepet var. Camdan sarkıttın mı, bakkal amca içine şişe şişe […]

Nerede o eski “diziler”…

Tek kanal, az televizyon, bol sohbet günlerinde her ne olursa olsun zaman ayrılıp seyredilen dizilerimiz vardı. En başta Dallas. Benim seyretmem yasaktı, annem JR’ı örnek alırım diye korkmuş olsa gerek. Halbuki ben kapının eşiğinden gizli gizli seyrederken Sue Ellen olmak istemiştim. “Nen var? Kendine bir içki al” repliği, Dallas’ta kapıdan her girene söylenirdi. Viskisiz gece […]

Nerede o eski “kantolar”…

“Yangın var” ezberlediğim ilk şarkılardandı. Altımda beyaz tütüm, ayaklarımda olmazsa olmaz kırmızı rugan ayakkabım bir kanto yapardım ki deme gitsin. “Ay ay ay” diye eteklerimi tuta tuta evde bir aşağı bir yukarı koşar adım dans ederken, bana el çırparak katılan bir seyirci mutlaka edinirdim. Unuttuysanız, hatırlatmak isterim. Dinlemekle kalmayın, hadi dans edin. ÇAKIL